Psikanalizde Semptom Nedir?
- Uzman Klinik Psikolog Seda Narinç
- 18 Kas 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 19 Kas 2024

Psikanalizde Semptom Nedir?
Karşılaştığınız bu metinde psikanalizde semptomun ne olduğundan ve dolayısıyla
onunla aldığımız keyiften bahsediyor olacağım. Türkçe’de karşılığını keyif olarak
bulabiliyoruz ancak burada yazacağım kavramın kendisi Jouissance. Semptomdan
bahsederken elbette Sigmund Freud ve Jacques Lacan’a dönerek bir şeyler yazmayı
planladım. Onlara dönmemin nedeni semptomu bildiğimiz, öğrendiğimiz yerden farklı bir
okumaya imkan sunmalarıdır. Metne Lacan’ın bir cümlesiyle başlamanın yerinde olacağını
düşünüyorum: “Semptom, bilinçdışı onu belirlediğinden ötürü, sadece, her bir öznenin
bilinçdışından keyif aldığı yol olarak tanımlanabilir.” Peki nedir bu keyif meselesi? Her
öznenin, bilinçdışından kendine özgü keyif alma şekli onun semptomudur. Aslında burada
bahsettiğim şey: Semptomumuzla keyif alırız. Acı veren bir deneyimden nasıl keyif
alınabilir? Romantik ilişkide yaşanan meseleler, iş yerinde olan problemler, kaygılandıran
şeyler nasıl keyif verebilir? Bu noktada Freud’dan bir alıntı yapıyorum: “Belirtilerinden çok
fazla acı çeken ve etrafındakilerin acısını paylaşmasına neden olan ve bu belirtilerden
kurtulmak için zaman, para, çaba ve öz-denetimle ilgili pek çok özveriyi üstlenmeye hazır
olan hasta – aynı hastanın hastalığının yararına kendisine yardım etmekte olan kişiye karşı bir
mücadele başlattığına inanmak zorundayız. Dayanılmaz bir diş ağrısıyla dişçiye giden bir
adam yine de hasta dişe bir pensle yaklaştığında dişçiyi uzaklaştırmaya çalışacaktır.” Dişin
hasta olmasına rağmen bırakmamak üzere olan mücadele. Bunun örneklerini bir çok kez
deneyimlemiş olabiliriz. Bir insanın aldatılmasına ve bundan şikayet etmesine rağmen o
ilişkide kalması, kendisinin hasta olduğunu düşünmesine rağmen doktor korkusu gerekçesiyle
hastaneye gitmeyen bir kişi, ‘hayır diyemiyorum’ diye şikayet eden birisinin ‘hayır’
diyemeyeceği insanlarla arkadaş olması ve bunun gibi bir çok örnek. Burada semptomun
bırakılması veya ortadan kaldırılmasına yönelik bir eylem gerçekleşmesi gerektiğini
söylemiyorum, tekrar edilen bir şeyin var olduğunu söylemeye çalışıyorum. Freud yalnızca
semptomu yok ederek iyileşmenin olmadığını farketmişti. Ona göre bir semptom artık
görünmezse, özne bir başkasını yaratır. Tabii, bir şeye semptom diyebilmek için onun orada
olduğunu bilmek gerekir. Bir şeyin rahatsızlık vermesi için en başından orada olmadığının
anlaşılması gerekir. Freud’a göre bir şey, bir kişi için semptom değilse semptom yoktur. Bir
arkadaş ortamında bir kişi diğerinin semptomunu kolayca fark edebilir ama kendisinin
semptomunu tanımıyor olabilir. Semptomun var olması için “Neden hep benim başıma
geliyor?” sorusundan ziyade “Ben neden bunu yapıyorum?” sorusunun sorulması mühimdir.
Lacan’ın söylediği üzere; özne her zaman sorumludur. Psikanalizde semptom bir sorundan
ziyade bir çözümdür. Her öznenin semptomu vardır. Semptom sürekli orada değilse bile onun
niteliğini belirten tekrarlama ve geri gelmedir. Bir analiz semptomla başlar ve yine
semptomla biter: Semptomun dönüşümüyle. Semptom bir mesaj gibi çözülebilir ancak onun
anahtarı gizlice doyurulmuş olan bir dürtüdür. O bir doyum alma biçimidir, bir jouissance
biçimidir. Freud nevrotik yapıda olan insanlar için şöyle söylüyor: “Bu insanlar gerçeklik
kendilerini cinsel isteklerini doyurmaktan alıkoyduğunda şu ya da bu biçimde bir engellenme
nedeniyle hastalanırlar. Yalnızca böylelikle belirtiler yaşamda eksik kalmış doyumlar için
yerine-geçen olarak doğru biçimde görülebilir.”
Özetle; özne semptomun sorumluluğunu alarak kendi payına düşeni sorguladığı
noktada onu yok etmez ancak dönüştürebilir. Bir teşhircinin tiyatro oyuncusu olduğu gibi.
Semptomla ilgili anonim bir şiirle bitiyorum:
benim başıma geliyordu
her şey..
bu işin içinde
parmağımın ne işi var?
benim yaşayan,
benim düşünen,
ve elbette
benim dert eden..
Öteki suçlu,
ben değil.
atıyorsam kendimi bataklığa
benim ne payım var?
çek çıkar işte
ne duruyorsun!
...
sen de haklısın
benim ne işim var bataklıkta?
Referanslar:
Dylan Evans, Lacancı Psikanalize Giriş Sözlüğü (1995)
Sigmund Freud, Ruh Çözümlemesine Giriş Konferansları (1915,1917)
Simgesel Psikanaliz Dergisi, Sayı:1 (2017)
Comentarios